25 Şubat 2010 Perşembe
Transit nokta başkent Podgorica :
1 günlük Kotor gezimizin ardından sabah 07:30 gibi hostelimizden ayrılıp otogara geliyoruz. Kotor’dan Podgorica’ya saat 09:00 arabasından biletlerimizi aldıktan sonra(7 Euro) aracımızı beklemeye koyuluyoruz. Bize söylenen perona giren araca bindikten sonra, araç içerisindeki bir teyzenin bizim yanlış araca bindiğimizi farketmesi ile hemen araçtan indik. 15 dakika geçtikten sonra bu sefer doğru araca binerek yola koyulduk. Ülkenin en büyük şehirlerinden Cetinje’ye uğradıktan sonra başkent Podgorica’ya varıyoruz. Fiyort şehirlerindeki insanı çeken o sıcak hava maalesef diğer Karadağ şehirlerinde yok. Otogara gelip aracımızdan inmemizle bizi karşılayan inanılmaz soğuk havanın etkisini bir nebze kırabilmek için kendimizi otogarın içine atıyoruz. İçeriye girdiğimizde birbirimize bakıp dışarısı daha mı sıcaktı diye sorduktan sonra bundan sonraki durağımızı belirleyecek olan otobüslerin zaman çizelgelerine bakıyoruz. Eğer araç bulabilirsek yeni rotamız Arnavutluk veya Kosova olacak. Dönüş biletlerimizin Zagreb’ten olmasının, paramızın ve zamanımızın az olmasının son olarak Karadağ’dan komşu ülke Arnavutluk’a araç olmamasından dolayı bir ülkeyi eleyip bir diğerine yönleniyoruz. Karadağ’dan Priştina’ya gidecek aracın akşam geç saatte hareket edecek olması rotamızın son ülkesi olan Bosna Hersek’e yönlendiriyor. Ve 2 saat sonrasına aldığımız Sarajevo bileti (17 Euro) ile maceramızın son ülkesi olan Sarajevo’ya doğru yola çıkıyoruz. Podgorica, Niksic ve daha birçok Karadağ şehrini geride bıraktıktan sonra zaman zaman 30-40 cm yüksekliğinde kara ve yoldaki buzlanmalara rağmen sağa sağlim bir şekilde sınır kontrol noktalarına geliyoruz.
Otobüsün içine gelen pasaport polisi pasaportları topladığı sırada benim fotograf makinemi görüyor ve no photo deyip bizi aşağıya indiriyor. Fotograf makinemi otobüste bırakıp aşağıya iniyorum ve daha sonra bagajlarımızı da almamız istiyor. Bagajlarımızı da alıp polis kontrol noktasına gidiyoruz. Pasaportları toplayan polis fotograf makinemi sordugunda otobüste olduğunu söyleyince git getir dercesine el kol hareketleri yapıyor. Makinemi almak için otobüse gidiyorum ve hızlı bir şekilde bir tane çekmiş olduğum sınır fotoğrafını silip kontrol noktasındaki polise teslim ediyorum. Zurnanın zırt dediği nokta, ingilizce olarak sadece3-5 kelime bilen polislerle fotograf makinemdeki tüm fotograflara bakıp yorum yapıyoruz. Yanımızda oturan bir başka polis bir yandan silahıyla oynarken bir yandan da fotograflara bakıyor. Beğendiklerine dobry,dobre,dobro gibi hemen hemen bütün slav dillerinde iyi,güzel,hoş anlamlarına gelen sıfatları kullanarak 680 fotografın tamamını 40 dakikada inceledikten sonra bizim pasaportlarımızla beraber araçtaki diğer yolcuların pasaportlarını da bize verdikten sonra gitmemize izin verdi. Araç hareket edip pasaportları dağıtmaya başladıktan kısa bir süre sonra aracımızı yeniden durdurup benim ve arkadaşımın pasaportunu tekrardan alıp çıkış mühürünü vurduktan sonra bize geri verdiler. Adamlar gırgırdan bizim pasaporta çıkış mühürünü vurmayı unutmuşlar.Çıkış işlemi için çok fazla zaman kaybetmiştik. Karadağ çıkış noktasının 50 metre ilerisindeki Bosna Hersek Foca sınır kapısında bizi bambaşka bir macera bekliyordu. Öncelikle bir konuyu belirtmem gerekiyor. Bosna Hersek devletinin yüzde 49’luk kısmını oluşturan Srpska Republika(BH içerisinde bir kanton) ve genelde kara sınırları Srpska Republika dahilindeki şehirlerde olmasından ötürü Sırp polislerle muhattap oluyorsunuz. Otobüste pasaport kontrolü yapan polis 2 tane farklı pasaport görünce her zamanki gibi bizi aşağıya indirip çantaları almamızı söylüyor. Ülkelerin sınır girişlerindeki pasaport polisleri genelde yabancı dil bilirler ama buradaki 3 polis de İngilizce hiçbirşey bilmediklerinden başka bir noktadan genç bir pasaport polisini çağırıyorlar. Ülkeye ne amaçla geldin? Kaç gün kalacaksın? Otel rezervasyonun var mı? gibisinden birkaç klasik sorunun ardından gelen üzerinizde ne kadar para var? Sorusu ve ardından bizim o parayı ibraz etmemiz (2 arkadaş toplam 600 Euro paramız olduğunu ayrıca bankada da paramız olduğunu belirtmemize rağmen bize bu paranın 3 gün için yetmeyeceğini ve ülkeye alamayacağını söylüyor). Bizim daha önce sınırlarda bu tarz bir problemle karşılaşmamış olmamızın getirdiği acemiliği anlamış olan pasaport polisi bir anda Türkçe “bahşiş” demeye başlayınca jeton biraz geç te olsa düşüyor. Başta 20 + 20 =40 Euromuzu alan ve bunu yeterli bulmayan pasaport polisi bir 20 Euro daha alarak toplamda 60 Euro rüşvet ile bizi sınırdan geçiriyor(dışarısı -10-15 derece dolaylarında ve geriye dönmek için de herhangi bir araç yok, birazcık ta onun endişesiyle rüşveti verdikten sonra otobüse binip yola tekrardan koyuluyoruz.(http://www.sarajevo-x.com/bih/drustvo/clanak/100207005) Sınırı geçip buz pistinde 4 saat ilerledikten sonra Sarajevo’ya geliyoruz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder