25 Şubat 2010 Perşembe

Mostar



Sarajevo’dan 2 saat 15 dakika süren yolculuktan sonra trenimiz Mostar’a geldi. İstasyondan çıkıp yolun karşısında 50 metre ilerledikten sonra kalacağımız hostele ulaşıyoruz. Magna’s House isimli hostelimizde geceliği 10 Euro’ya klimalı 3 kişilik bir odada 2 kişi kalıyoruz. Hostelin sahibi Magna’dan şehir hakkında kısa bir bilgi aldıktan sonra önce karnımızı doyurmak ardından şehri keşfetmek üzere yola koyuluyoruz. Magna’nın bize tarif ettiği Burekciyi bulup kıymalı bureklerimizi yedikten sonra Mostar gezisine koyuluyoruz. Şehrin tepesindeki büsbüyük haç, köprünün çevresindeki camiler bir yandan ezan , bir yandan kiliselerden gelen çan sesleri ,duvarlardaki kurşun izleri Mostar’ın hızlı bir şekilde akan suyu, ağaçlardaki Ederlezi(Hıdırellez)’den kalma kumaş parçacıkları ve sessizlik. Kış mevsiminin de etkisinden olacak ki Sarajevo’nun aksine pek fazla turistin olmadığı sokaklarda ilerledikçe Osmanlı İmparatorluğu’nun merkezi sayılacak Türkiye’nin aksine yaşanmış büyük savaşa rağmen dimdik ayakta kalabilen o binalar nedense sadece bizim ülkemizde yerle bir oluyor. Bosna’lılara hayranlığım gün geçtikçe daha da artıyor. Havanın iyice soğumasıyla arkadaşım hostele dönmek istiyor ben ise yalnız başıma gezime devam ediyorum. Bilmediğim bana ilginç gelen her sokağa girip çıkıyorum. O şekilde girilmedik ara sokak bırakmadıktan sonra geri dönmek için yola koyuluyorum. Ama bir yanlışlık var... Gittiğim yönden emin olduğumu düşünmeme rağmen bir terslik sezip etraftan yardım almaya koyuluyorum. 16-17’li yaşlarda lise son sınıf öğrencisi bir gence önce kaybolduğumu söyleyip otogara nasıl gideceğimi sormamla başlayan muhabbetimiz, yaklaşık 20 dakika kadar sürüyor.(Bosna’da birisi İngilizce biliyor musun sorusuna ee biraz tarzında bir cevap vermesine karşın sohbetin koyulaşmasıyla ne derece akıcı şekilde İngilizce konuştuklarına şahit olacaksınız.) Genç arkadaşın beni aşina olduğum bir sokakta bırakmasının ardından hostelimi kolaylıkla bulup biraz dinleniyorum. Birkaç saat dinlenmenin ardından Mostar Episode 2’a kaldığımız yerden devam ediyoruz. Gündüz vaktinde pek fotograf çekemememizden ötürü Old bridge( tarihi Mostar köprüsü) ve diğer köprüleri fotoğraflamaya koyuluyoruz. Sırayla bütün köprülerden geçip her açıdan fotoğraflar çektikten sonra karnımızın açlığının da etkisiyle Bosna’daki fix yiyeceğimiz olan Cevapi yemeye koyuluyoruz. Aksam vakti açık gördüğümüz ilk cevapi dükkanına girip siparişimizi verdikten sonra Mostar turumuzu noktalamak üzere yeniden hostelimize doğru yol alıyoruz.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder